BAŞKENT-06-ESİNTİ
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

ATATÜRK'E MEKTUPLAR-1

Aşağa gitmek

ATATÜRK'E MEKTUPLAR-1 Empty ATATÜRK'E MEKTUPLAR-1

Mesaj  ADMiNNN***MuSTaPHa Çarş. Eyl. 03, 2008 12:55 pm

SUNUŞ

****** kendisine gönderilen özel mektuplar arasında, belge niteliğinde önemli olanları varsa, bunları bizzat kendi kasasında saklar, bunun dışında kalan mektuplar, yaverleri, Cumhurbaşkanı olduktan sonra da Kâtib-i Umumi (Genel Sekreter) ler ve Özel Kalem Müdürleri tarafından dosyalara yerleştirilirdi.

Çankaya köşkünde ****** dönemine ait evrak ve ******’e gönderilen mektuplar, ******’ün ölümünden çok sonra, sistemli olacak tasnif edilerek bir ****** Arşivi kuruldu. Böylelikle ******’e gönderilen mektuplara birer dosya ve sayı numarası verilerek dolaplara yerleştirilmiş oldu.

******’ün Millî Mücadeleyi başlatmak üzere Anadoluya geçtikten sonraki yıllara ait belgeleri içine alan bu arşivin özel mektuplar bölümü, gerçekten araştırılmağa değer. ******’ün yakınlarının veya vatandaşların gönderdiği bu mektupların yanında bir de yurt dışından gönderilenleri bulunmaktadır. Bunlar çok önemli. ****** yurt dışında nasıl tanınıyor, nasıl biliniyordu? Dünyanın en uzak ülkelerinden gelen bu mektupları, ******’ün evrensel kişiliğini aydınlatmak yönünden yayımlamak lâzım. Biz bu araştırmamızda bu önemli görevi kısmen de olsa yerine getirmeğe, en azından mektuplara dikkatleri çekmeye çalışacağız. Verdiğimiz mektup örneklerinde, ifade özelliklerine hiç dokunmuyoruz. Yurt dışından gelen mektupların tercümeleri zamanında yapıldığı ve asıllarına iliştirildiği için biz tercümeleri aynen aktarmakla yetiniyoruz.

Bir hizmeti yerine getirmeye çalışmışsak kendimizi mutlu sayarız..

Annesinden ******’e bir mektup


******’e gönderilen mektuplardan ilk örneği özellikle annesi Zübeyde Hanımdan vermeye çalıştık ve Çankaya Cumhurbaşkanlığı Köşkü ****** Arşivindeki araştırmalarımızda annesinden ******’e mühürlenerek gönderilmiş küçücük bir pusula bulduk. Oysa ******, annesinden ayrı Şam’da, Trablusgarp’ta, Çanakkale’de ayrıca i6.cı Kolordu Komutanı olarak Doğu cephesinde, Yıldırım Orduları Grubu Komutanıyken Suriye’de askerlik görevini yaparken sürekli annesini kollamış, ihtiyaçlarını bulunduğu yerden karşılamıştı. Zübeyde Hanım’a gelince o da Balkan Harbinden sonra, Selanik’in Yunanlıların eline geçmesiyle İstanbul’a gelmiş, kızı Makbule (Atadan) ile birlikte Şişli’deki evde oturmuştu. Oğlunu çok seven, savaşlar sırasında gözüne uyku girmeyen, her an acı haber alacağı endişesiyle yüreği yanan bu “gözü yaşlı bağrı taşlı” asker annesi, ****** Anadoluya geçtikten sonra büsbütün huzursuz olmuştu. Bir keresinde ******, yaverini tek başına İstanbul’a göndermişti. Anadolu’ya geçmeden önce zaman zaman yaveri ile birlikte İstanbula gelir, annesini ziyaret ederdi. Zübeyde Hanım bu kez yaveri yalnız başına görür görmez, oğlunun idam edildiği hükmüne vararak düşüp bayılmış, olaydan sonra sağ omuzuna kısmi bir felç gelmiş, uzun süre tedavi görmüştü.

Zübeyde Hanım için çileli günler yeniden başladı. ****** Anadoluda kurtuluş bayrağını açmış, cephelerde kanlı savaşlar veriyordu. İkinci İnönü Savaşının zaferle sonuçlandığı günlerde oğluna elden bir mektup gönderdi. Daha doğrusu bu bir mektup değil küçük bir pusulaydı. İmza yerinde, üzerinde (Zübeyde) yazılı zarif bir mühür baskısı vardı. Pusulada şunlar yazılıydı:
(Mektup: 1)

İstanbul: 3 Nisan 1337(1921)
Sevgili Oğlum,

Bana şimdiye kadar pek iyi hizmetlerinden memnun olduğum bizim Şakir’in amcazadesi yukarda künyesi muharrer Şevket efendiye lâzım gelen muavenet hususunda icap edenlere emir ve himayenizin esirgenmemesini arzu ve bu suretle memnun kalacağım evladım.

Valideniz

(Çankaya Köşkü-****** Arşivi, D: 86-F: I/100)

Zübeyde Hanım’ın, mektubunda (bizim Şakir) dediği, herhalde ******’ün Sofya’da Ataşemiliter iken tanıdığı ve ailecek dostluk kurduğu iş adamı Şakir (Zümre) olmalıydı. Şakir Zümre, ailesiyle birlikte Milli Mücadele’den önce İstanbul’a göçmüş ve ticaret hayatına atılmıştı.

****** annesini, Büyük Taarruzdan ancak iki ay önce, 16 Haziran 1922 de gizlice İstanbul’dan Adapazarına kaçırtmış, oradan da Ankara’ya getirmişti. Ne var ki Zübeyde Hanım, Büyük Zafer’den sonra, doktorların tavsiyesi ile gönderildiği İzmir’de 15 Ocak 1923 günü vefat etmiştir.


Fransız Romancı Pierre Loti’nin Ölüm Döşeğinde ******’e Yazdığı Mektup


Türk dostu, tanınmış Fransız yazar ve romancı Pierre Loti, 71 yaşında Fransa’da Rochefort şehrinde köşesine çekilmişti. Birkaç kez Türkiye’ye gelerek aylarca İstanbul’da oturan, burada ilk aşkı (Aziyade) yi romanlaş-tıran Pierre Loti, Türkiye’yi ve Türkleri öven yazıları ile memleketimizde çok sevilmişti. 1913 yılında Paris’te yayınladığı (La Turquie Agonisante-Can Çekişen Türkiye) adlı eseriyle de Batı’da Türkiyenin savunucusu olmuş, bundan sonra da Türkiye lehindeki yazılarını sürdürmüştü.

******’ün Millî Mücadele’yi başlatmak üzere Anadolu’ya geçtiğini, Anadolu’da millî bir hükümetin kurulduğunu, ******’ün önderliğinde istilâcı Yunanlılara karşı Türk milletinin topyekün direnişe geçtiğini gazetelerden öğrenen Pierre Loti, sevinç içindeydi. Bir süre sonra Fransız gazeteleri Türklerin 1 Nisan 1921 de Eskişehir yakınlarındaki İnönüde Yunanlılara ciddî bir darbe indirdiklerini yazmıştı. İkinci İnönü Savaşları olarak Millî Mücadele Tarihine geçen bu zaferden sonra Pierre Loti, 18 Mayıs 1921 günü, Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal Paşa’ya uzun bir mektup yazmış ve Mustafa Kemal Paşa’nın şahsında büyük bir sevgiyle bağlı olduğu Türk Milletini kutlamıştı. Mektup, ******’ün eline ancak 12 Temmuz 1921 günü geçmiş, hemen o gün Fransızca olarak Türkçesini verdiğimiz şu cevabı yazmıştı 1:


(Mektup : 2)


Ankara: 12 Temmuz 1921

Aziz Mösyö Pierre Loti,

Şimdi aldığım 18 Mayıs 1921 günlü nazik mektubunuza pek duygulanmış olarak sonsuz teşekkür eder ve bütün yurttaşlarım gibi kişiliğinize karşı beslediğim saygı, sevgi ve hayranlık duygularımın içtenliğine ve derinliğine inanmanızı rica ederim.

Rahatsızlığınızı öğrenince pek üzüldüm ve tam iyileşmeniz haberini sabırsızlıkla bekliyorum.

Bu fırsattan yararlanarak tarihimizin en karanlık günlerinde, yenilgi ve iftiranın bizi ebediyyen yokedecek gibi göründüğü bir zamanda bize güvenini bir an bile yitirmemiş olan dosta beslediğimiz ebedi minnettarlığın teminatını, talihin Türk Milletine yeniden gülümsemeye başladığı şu sırada yenilemekten pek mutluluk duymaktayım.

Size âcil şifâlar dileyerek derin bağlılığıma inanmanızı rica ederim.


Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi
Mustafa Kemal


****** mektubu, Konya Yetimler Yurdu’nda şehit çocuklarının dokudukları bir seccade ile birlikte, Pierre Loti’ye verilmek üzere, Millî Hükümet’in Paris Mümessili Ferid (Tek) Bey’e göndermişti. Ferid Bey, mektubu ve seccadeyi aldıktan sonra eşi Müfide Ferid Hanım ve iki memuru (biri H. Ragıp Baydur), Rochefort’a göndermiş, Pierre Loti’ye ******’ün mektubunu ve armağanını elden teslim etmişti. Ne var ki, o günlerde Pierre Loti çok hastadır. Müfide Ferid Hanım’ın ziyaretinden ve ******’ün mektubundan çok duygulanmış, hele Türk şehit çocuklarının dokuduğu halı gözlerini yaşartmıştır. Birkaç gün sonra, 12 Ocak 1922 günü özel sekreteri M.G.N. Jean Berger adıyla ******’e şu cevabî mektubu yazdırmıştı2:


(Mektup:3)


Rochefort: 12. 7.1922

Mareşal Hazretleri,

Mösyö Pierre Loti el yazınızla mektubunuzu ve babaları kutsal davanız uğruna şehit düşen yetimlerin gözyaşları arasında dokudukları halıyı, yüce kişiliğiniz adına gelen Ankara Hükümetinin bayan elçisi Müfide Ferid ve heyeti ile birlikte kabul etmekle pek duygulandı. Göz yaşartıcı bu yüksek iltifata nasıl teşekkür edeceğini bilemiyor. Hiç olmazsa bu teşekkürlerini kendi elleriyle yazmalıydı. Ne yazık ki bu sevinçten de mahrumdur. Şu dakikalarda çok hastadır. Sevgili vatanınız lehinde verdiği mücadelelerden, Yunan sempatizanı güya hristiyan Avrupanın istihzalarından çok yıpranmış ve üzülmüştür. Bu yüzden mazur görmenizi rica etmektedir. Fakat Türk Milletinin kesintisiz azimli dostluğu onu teselli etmektedir. Size ve şahsınızda Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine en samimi minnet ve şükranlarını sunuyorlar. Bunu size iletmekle şerefli bir hizmeti yapmış olacağım Mareşal Hazretleri.

G. N. Jean,
Berger

Pierre Loti’nin sekreterine yazdırdığı bu mektup, Paris Elçiliğimiz aracılığı ile ******’e ulaşmıştı. Ne var ki giderek hastalığı artan Pierre Loti, bir süre sonra doktorların tavsiyesi ile İspanya sınırına yakın Hendaye kasabasında bir hastahaneye yatırılmış, 1923 yılında da bu kasabada ölmüştür.

Fransız Gazeteci Madam Gaulis’in ******’e Mektubu

Millî Mücadele yıllarında, yazdıkları kitaplar ve makalelerle Fransa’da Türkiye’yi ve Türk tezini savunan Türk dostu üç yazar vardır: Pierre Loti, Claude Farrere ve Madam Gaulis. Bunlardan Pierre Loti, Türkiye’yi ikinci vatanı saymakta, Claude Farrere, Türklere hayranlığını açıkça söyleyerek: “Neden mi Türklerin dostuyum? Çok basit. Barışı seviyorum da ondan.. Ben, tanıdıklarımın içinde Türk halkından ziyade saygı ve sevgiye lâyığını görmedim. Fransız olmasaydım, Ankara’da dostum Mustafa Kemal Paşanın yanında Yunanistan’a karşı, İngiltereye karşı, aşağı yukarı bütün Avrupaya karşı ne büyük bir şevkle dövüşürdüm “ demektedir’.

Madam Berthe-Georges Gaulis’e gelince, o, Kurtuluş Savaşı yıllarında Türkiye’de günlerce kalmış, Türk cephelerini gezerek Fransadaki gazetelere lehimizde yazılar göndermiş, gözü pek, cesur bir gazetecidir. Fransızlara karşı, Türk Millî Mücadelesinin haklılığını dizi makaleler ve kitaplarla savunmuştur. ******’ü de çok yakından tanıyan Madam Gaulis, Ona sık sık mektuplar yazarak Türklere karşı Avrupanın güttüğü politikayı, bu konudaki düşüncelerini açık açık bildirmiştir. Bir örnek olmak üzere, bir keresinde Türkiye’den ayrılırken, Onun 3 Ocak 1922 de Adana’dan ******’e gönderdiği Fransızca uzun mektubundan Türkçeleştirilmiş bazı bölümlerini aktaralım2:
(Mektup: 4)

Adana: 3 Ocak 1922
Mareşal Hazretleri,

Son Anadolu gezimde, sizden gördüğüm iyi kabulün, görüşmelerimizin, bana gösterilen yakınlık ve itimadın hatıralarını birlikte götürmek üzere, yarın Anadolu ‘dan ayrılıyorum. Ne kadar duygulandığımı arz edemem.

Burada, Fransız heyetini buldum. Yarın Albay Cettelat ile birlikte Beyrut’a hareket ediyorum. Oradan Fransa’ya gidecek olan ilk gemiye bineceğim. Paris’te beni sabırsızlıkla bekliyorlar. Buradan götüreceğim bilgilere her yerde büyük önem verileceğini biliyorum. Fransız heyeti tam bir anlaşma ve dostluk içinde Türk arkadaşlarıyla birlikte çalışmaktadır. Dünyada bundan daha iyi anlaşmak ve uyuşmak imkânı yoktur.

Burada rastladığım yetkili bir asker, Fransız kurmaylarında genellikle mevcut fikir ve kanaata göre, bugün, Yunan cephesine karşı hemen bir taarruz yapmanın doğru olmayacağını söylüyor. Yunan ordusu, manen bozulmakta ve yavaş yavaş parçalanmaktadır, ihtimal ki yakında beklediğiniz fırsatı elde edeceksiniz- Bugün yapacağınız bir taarruz hem bu çözülmeyi durduracak ve hem de düşmanınızı, tehlikeye karşı koymak için, iç mücadeleleri unutmağa yönetecektir. Atina’da durum pek kötüdür.

İngiltere’nin barış isteğine dair izlenimlerim pek kuvvetlidir. Hatta, önceki bazı belirtileri bilmekteyim. Sanıyorum ki, son demeciniz büyük etki yapmıştır. Ben inanıyorum ki, İngiltere her yandan üzerinize yöneltilen saldırıları durdurabileceğinizi anladığı gün, görüşmelere girişecektir.

Avrupadaki şahsi nüfuzunuz günden güne artmaktadır. Daima iddia ettiğim üzere, bu nüfuzunuz, şahsınıza dayanacak olan gelecek barışın en önemli etkeni olacaktır.

Diyebilirim ki kaçınılmaz zorluklara rağmen herşey yolundadır. Paris’te edineceğim fikirleri de derhal arz edeceğim. Düşüncelerimi savunmak için Londraya gideceğimi de umuyorum. İlk duygularımı burada arzederken, size ve sizinkilere karşı beslediğim sevgi ve bağlılığın ne kadar derin, ne kadar kuvvetli olduğunu tekrar etmek isterim. Bu vesile ile Mareşal hazretleri, gerçek bağlılığıma ait duygularıma güvenmenizi ve bu duygularımın çevrenizdeki kimselere de yansıtılmasını rica ederim.


Berthe Georges Gaulis

(Çankaya Köşkü-****** Arşivi, D: 38-F: 3)

****** mektubu almış ve o günler Dışişleri Bakanı bulunan Yusuf Kemal (Tengirşenk)e havale ederek: “Heyet-i Vekile’de okunup iadesi” notunu düşmüştür.

Madam Gaulis, bundan sonra da ******’e dost mektuplarını göndermeğe devam etmiştir.

(Bulgar Generali Boyaciyef’in ******’e Mektubu)

General Kleman Boyaciyef, 1914 yılında Bulgaristanın Millî Savunma Bakanıdır. O günlerde, Türkiye ile Bulgaristan arasında bir askerî antlaşma yapmak üzere Sofya’ya gelen Türk heyetinde Yarbay Mustafa Kemal (******) de bulunmaktadır. O günlerde Sofya ve Belgrad ataşemiliterliği görevini tamamlamış ve İstanbula dönmüştür. Sofyadaki toplantıda, General Boyaciyef, genç Türk subayı Mustafa Kemal’i tanımış, dostluğunu kazanmıştır. Bir zaman sonra, General Boyaciyef siyasi düşüncelerinden dolayı yüce Divana verilmiş, o da siyasî mülteci olarak Avusturya’ya sığınmıştır. Büyük Zafer’den önce, 15 Mart 1922 de, Viyana yakınındaki Baden’den ******’e gönderdiği şu mektubu okuyalım:
ADMiNNN***MuSTaPHa
ADMiNNN***MuSTaPHa
Admin

Mesaj Sayısı : 154
Yaş : 86
Kayıt tarihi : 02/09/08

http://baskent06esinti.yetkinforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz